Zbigniew Ziobra’nın Viktor Orbán ile toplantısı, sosyal medya topluluklarında bir kargaşa yarattı. Konuyu kısaca yorumlayanlardan biri Donald Tusk da oldu.
Donald Tusk ve Diğer Politikaların Açıklamaları
Donald Tusk, 30 Ekim Perşembe’sinde Zbigniew Ziobro ve Viktor Orban toplantısını yorumladı. “Albo aresztede, yoksa Budapeşte’de” diyerek Cumhuriyet Başbakanına ait pişmanlık bildirildi. Tusk, Prokuratura Krajowa’nın “Funduszu Sprawiedliwości” tartışmasını da gündeme getirdi.
Radosław Sikorski, “Nasıl bahis oynuyorsunuz, azil olur mu?” diyerek Polonya’nın yasal çerçevesi ve uluslararası ilişkilere ilişkin endişe dışa vurdu. Adam Szłapka ise “Yakında Orban’da parlamento kulübü toplantıları yapacak” açıklamakla birlikte, politik toplulukların yeni yönelimine işaret etti.
Orban‑Ziobro İlimleri ve Sosyal Medya Kullanımı
Roman Giertych, “Putin’in arkadaş Viktor Orban, Ziobro’yu aresztten gizleyecek. Belki tüm PiS Budapeşte’ye gidecek mi?” diyerek Orban’ın politik menşeli bir koruma teklifini ima etti. Marcin Romanowski, 11 suçu tanıyan soruşturma sonrasında “Budapeşte’de, başkan Viktor Orban ve eski Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro buluştu” ibaresiyle, bu toplantının ulusal egemenlik ve Avrupa Birliği’ne karşı bir sinyal olduğunu öne sürdü.
Romanowski ayrıca “Polonya sağlığının Cumhurbaşkanı seçimlerini kazandığı bir dönemde, Tusk hükümeti bağımsız yargı kurumlarını yasa dışı biçimde elindirdi ve onları sempatik bir silaha dönüştürdü” diyerek, çarpıcı bir karşıt görüş sundu.
Yasal Düzenlemeler ve Gelecek Yönelimleri
“Funduszu Sprawiedliwości” hanevi (185) incelemesine ilişkin bilimsel yaklaşımlar, bütünleşik yasal sorumluluklar ve çift taraflı cezalar arasında stratejik bir bağ kurulmuştur. Bu bağlamda, Adam Szłapka’nın “Orban z towarzystwem milicy” cümlesiyle özetlenen izlenim, PiS’in Budapeşte’de bir “gizli altı” planlaması ile ilgili spekülasyonları büyütmektedir.
Polonya’nın parlamento üyeleri ve siyasi figürleri tarafından oluşturulan sosyal medya paylaşımları, “budapeszt” terimini sıkça tekrar ederek politikalarını eleştiren yargı organlarına karşı bir yaklaşıma işaret ediyor. Bu taktik, ülkenin demokratik altyapısına ilişkin kitlesel bir soruşturma oluştururken, uluslararası hukuki çerçeve üzerindeki anlamını da derinleştiriyor.
 
			 
						


